Türkiye dostu KDP’nin Türk alerjisi- Cihan Özgür

Hem AKP hem de KDP, toplumda ilgi gören PKK’nin demokrasi anlayışını totaliter eğilimlerine engel ve tehdit görüyor.

Hem AKP hem de KDP, toplumda ilgi gören PKK’nin demokrasi anlayışını totaliter eğilimlerine engel ve tehdit görüyor. Türkiye’de ‘siyasi amaçlı askeri provokasyonlar’ gelişirken eş zamanlı olarak KDP’nin PKK’ye yönelik karalama kampanyası başlatması, bir merkezden düğmeye basılan ‘paralel provokasyonlar’ izlenimini veriyor. Türkiye’de AKP, güneyde ise KDP gerilimden medet umuyor. PKK ise yaptığı açıklamalarla ve hareket tarzıyla gerilimden uzak durmayı yeğliyor.    

Görüş ayrılıkları ve ideolojik farklılıklardan kaynaklı olarak KDP ile PKK arasında zaman zaman tansiyonu yükselten dönemler olmuştur. Son günlerde yine tansiyon yüksek. Önce PKK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan konuştu, akabinde KDP Politbüro’su Kalkan’a ve PKK’ye kin kustu…

Ardından yine Rudaw patentli başka bir haberde Kürdistan Bölgesel Hükümeti Sözcüsü Sefin Dizayi, KDP açıklamasını tekrarladı…

Hükümette yer alan iki parti, Gorran hareketi ile YNK’nin yaptığı açıklamalar ise Dizayi’nin hükümetin değil KDP’nin sözcülüğünü yaptığını gösterdi.

Aynı gün Rudaw’a konuşan KDP’nin sözüm ona Şengal dağı komutanı Kasım Şeşo, gerillaları kastederek “Birileri, plansız bir şekilde Başkan ve Başkomutan Barzani’nin talimatı olmadan bazı girişimlerde bulundu. Bundan dolayı Şengal henüz kurtarılamadı. Başkan Mesud Barzani’nin talimat vermesi halinde, 24 saat içinde Şengal’in diğer bölgeleri ile kent merkezini kurtarırız” dedi…

Peki, tansiyonun neden yükseldi? Gerilim nereden kaynağını alıyor?

Şengal’de açığa çıkan halk iradesini tanımayan KDP, Êzidi Kürtler başta olmak üzere Güney Kürdistan halkında yükselen iradeleşme eğiliminden PKK’yi sorumlu tutuyor. Her fırsatta bunu dile getirmekten de çekinmiyor. Güney Kürdistan’ı işgal etmeyi, soykırım uygulamayı hedefleyen DAİŞ’e uzun süre terörist diyemeyen KDP; PKK’ye en ağır ithamlarla ve suçlamalarla saldırmaktan kaçınmıyor.

Bu saldırı dalgasının son örneği ise PKK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan’a yönelik başlatılan karalama kampanyası…

Duran Kalkan, Ankara Üniversitesi’nde öğrenciyken 1973-74 yıllarında PKK Önderi Abdullah Öcalan ile tanıştı, PKK’nin kuruluşunda yer aldı. O gün bugündür Kürtlerin özgürlüğü için canını dişine takmış bir isim…

Bir Türk olarak, Kürt halkına ulusal bilinç aşılamak için gittiği Amed- Ergani’de 70’li yılların sonlarında kurşunlandı. PKK’nin ilk gazilerinden ve o kurşun izini hala bedeninde taşıyor.

Avrupa’da aynı mücadele uğruna Almanya’da 1988-1994 yılları arasında 6 yılı aşkın süre hapis yattı.

Ömrü Kürdistan dağlarında, savaşın içinde geçen bir isim, Duran Kalkan…

Defalarca MİT tarafından hedeflenen, ‘tasfiye edilirse PKK dağılır’ denilen öncü kadrolardan…

Kürt Özgürlük Mücadelesine ömrünü vermiş, Kürtlerden bahsederken “halkımız” diyen ve ilerleyen yaşına rağmen bitmez tükenmez enerjisiyle dağ, tepe, yağmur, çamur demeden dolaşan bir PKK yöneticisi…  

KALKAN NE DEMİŞTİ?

Sayın Kalkan, geçen hafta yayınlanan Politik Alan programında gazeteci arkadaşımız Ersin Çelik’in konuğuydu. Güney Kürdistan’da yaşanan gelişmeler, bir türlü gerçekleşmeyen Kürt Ulusal Kongresi ve Şengal’e ilişkin Kalkan’ın önemli tespitleri oldu.

Özetleyecek olursak Kalkan şunları söyledi: Dünyada yükselen değer demokrasidir. Merkezileşme, tek merkezden yönetme mantığı diktatörlüğe götürür. Bu mantıkla Kürdistan yönetilemez. Kürdistan’ı demokrasi birleştirir. Güney Kürdistan yönetimi, Şengal başta olmak üzere; Kürdistan’ı Soran, Behdinan, Türkmen, Arap, Asuri, Êzidi, Sünni-Şii… bütün toplumsal, dinsel, etnik kimliklerin öz yönetim hakkını tanımalıdır.

Peki, bu değerlendirmede yanlış olan ne?

Yanlış olan bir şey yok. Ancak amaç ‘üzüm yemek değil de bağcıyı dövmek’ olunca KDP Politbüro sözcülüğü zehir zemberek bir açıklamayla Duran Kalkan’ı ‘bölücü, parçalayıcı, düşman’ ilan etti. Üstüne üstlük bin bir hakaret ve rencide edici söylemlerle ’iç savaş çıkarmak istiyor’ biçiminde söylemlerle Kalkan’a saldırdı.

Duran Kalkan’ın PKK’nin sekreteryasında yer alması ve Yürütme Komitesi üyesi olması hasebiyle, saldırının Kalkan şahsında PKK’yi hedeflediği açık.  

Kalkan’ın son açıklamasından önce PKK-KCK yöneticilerinden benzer değerlendirmeleri yapmayan neredeyse kalmadı ancak KDP, Sayın Kalkan’a özel kin ve nefret besliyor olacak ki böylesi bir yanıt verdi.  

Neden mi?

KALKAN NEDEN HEDEFTE?

KDP yönetimi, Sayın Kalkan’ı 1982’lerden beri PKK’nin Güney Kürdistan kamplarından tanıyor. Aslında Duran Kalkan’ı en iyi tanıyan güçlerin başında KDP geliyor diyebiliriz. Aynı şekilde KDP’nin siyasetini, KDP yönetiminde yer alan isimleri ve zihniyet yapılanmalarını en iyi bilen isimlerden birisi Duran Kalkan. Dolayısıyla KDP’ye ilişkin görüşleri hayli derin ve objektif analizler içerir.  

Kalkan, enternasyonalist ve sosyalist kimliğiyle tanınıyor. Milliyetçiliğin her türlüsüyle amansız mücadele eden, eleştiren bir isim. Milliyetçi çizgiye karşı sosyalist duruşu ve demokratik ulus kimliğini öne çıkarıyor. Bu bağlamda yıllardır hem AKP’yi hem de KDP’yi net ve açık bir dille eleştiriyor, KDP’yi ilkeli duruşa davet ediyor. Bu yaklaşımından kaynaklı olarak Kalkan, geçmişte de birçok defa KDP’nin hedefinde oldu.    

KDP yazılı açıklamasında Sayın Kalkan’ın Türk kimliğine de dil uzatıyor. “Tek kelime Kürtçe bilmeyen ve hangi milletten olduğu belli olmayan”  tarzında ırkçı ve şovenist bir dil kullanan KDP Politbüro Sözcülüğü, Kalkan’ın ifadelerini “ancak bir düşmanın ve işgalcinin ağzından çıkacak sözler” olarak tanımlıyor.

‘POSTAL YALAYICILARI’ DİYENİ DOST BİLMEK!

KDP, Erdoğan’ın sözlerini emir telakki ediyor. İsrail ve ABD’nin haberi ve onayı olmadan adım atmıyor. KDP’ye göre CIA, MOSSAD, MİT ‘Kürt dostu’ ama Sayın Kalkan ve PKK ‘Kürt düşmanı’ oluyor.

Zamanında kendilerine ‘postal yalayıcıları’, ‘aşiret başı’ gibi aşağılayıcı tabirler kullanıldığını KDP’yi yönetenler unutmuşa benziyor.  Hala ‘Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’ diyerek ‘Kürdistan’ demekten imtina eden AKP inkarcılığını dost bilme gafletinden kurtulamayan KDP yönetimi, Sayın Barzani’nin Ankara ziyaretinde bütün Kürtleri ‘utandıran’ bayrak krizi için sesini çıkarmamıştı. Ancak söz konusu PKK olunca diklenip celallenebiliyorlar.

KDP açıklamasının itibarsızlaştırma operasyonu olduğu açık. Kürtler hem Sayın Kalkan’ı hem de PKK’yi çok iyi tanıyor, biliyor.

KDP’nin ‘çamur at izi kalsın’ çirkefliğinin, Hewlêr sokaklarında bile hükmü yok…

YANIT BEKLEYEN SORULAR

Hafızamızı yoklayacak birkaç not ve soru: 

KDP yönetimi, Şengal’den kaçarak Êzidileri soykırımla yüz yüze bıraktığını ne çabuk unuttu? Ve yüreği özgürlük için atan 6 HPG gerillasının göğsünü siper ederek, hayatlarını göze alarak Êzidileri soykırımdan kurtardığını KDP unutsa bile Êzidilere unutturabilir mi?
KDP peşmergelerinin DAİŞ’ten kaçarken soluğu YPG denetimindeki Rojava’da aldıklarını bölge halkı söylüyor. DAİŞ’ten kaçan 700’ü aşkın ağır silah yüklü askeri aracı ve içindeki peşmergeleri Zaxo ve Duhok’a YPG’liler güvenli biçimde ulaştırmadı mı?
KDP, peşmergelerin Güneye dönebilmesi için PKK’ye başvurarak ‘yardım’ talep ettiğini inkar mı edecek? 
Ve Rojava Devrimine karşı dozerlerle kazılan hendekleri daha sonra peşmergelerin elerliyle kapatarak güneye geçebildiklerine KDP ne diyor?
Özrü kabahatinden beter Şeşo, ‘Barzani isterse Şengal’i 24 saatte kurtarırız’ diyor. Peki, ‘sayın Başkan’ neden bu talimatı vermiyor? Şengal’i terk etme talimatını hangi ‘üst akıl’dan aldınız? Ve madem Şengal’i almaya gücünüz var neden hala duruyorsunuz?

AKP İLE KDP’DEN EŞ ZAMANLI PROVOKASYON

Eğer PKK görüntülerle sabit gerçekleri dile getirmiyorsa, peşmergenin itibarını ve ulusal çıkarları düşündüğü içindir. Aynı yaklaşımı KDP’nin de sergilemesi gerekmez mi?

Duran Kalkan bir mülakatında “KDP ayıp ediyor. Konuşmak istemiyoruz ama bizi konuşmak zorunda bırakıyor” demişti.

Kalkan’ın merkezileşme-diktatörleşme eleştirilerine yönelik gelişen KDP tepkisinin, Türkiye’de yaklaşan Haziran seçiminin başkanlık konusuna endekslenmesi ve Güney Kürdistan’da başkanlık seçiminin yakınlaşmasıyla direkt bağı var. Her iki gücün gerilime dayalı bir siyaset izlemesi otoriter rejim amaçları göz önüne alındığında pek de şaşırtıcı değil.

Hem AKP hem de KDP, toplumda ilgi gören PKK’nin demokrasi anlayışını totaliter eğilimlerine engel ve tehdit görüyor. Türkiye’de ‘siyasi amaçlı askeri provokasyonlar’ gelişirken eş zamanlı olarak KDP’nin PKK’ye yönelik karalama kampanyası başlatması, bir merkezden düğmeye basılan ‘paralel provokasyonlar’ izlenimini veriyor.