TMMOB Amed: Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurumu oluşturulsun

TMMOB Amed İl Koordinasyon Kurulu üyesi Deniz Akdemir, Türkiye’de her yıl binlerce iş kazası yaşandığı ve yüzlerce emekçinin hayatını kaybettiğini belirtti.

TMMOB Amed İl Koordinasyon Kurulu üyesi Deniz Akdemir, Türkiye’de her yıl binlerce iş kazası yaşandığı ve yüzlerce emekçinin hayatını kaybettiğini belirterek, “Sendikaların, meslek odalarının, üniversitelerin karar süreçlerinde ve yönetiminde etkin katılımının olduğu idari ve mali yönden bağımsız, demokratik bir işleyişe sahip Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurumu oluşturulmalıdır” dedi.

TMMOB Amed İl Koordinasyon Kurulu, "3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü"ne ilişkin İnşaat Mühendisleri Odası Amed Şubesi Konferans Salonu’nda basın toplantısı düzenledi. Toplantıya TMMOB Amed İKK Sekreteri Turan Kapan ile TMMOB’a bağlı odaların temsilcileri katıldı. Amed İKK adına açıklama yapan Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Şube Başkanı Deniz Akdemir, Türkiye’de her yıl binlerce iş kazası yaşandığı ve yüzlerce emekçinin hayatını kaybettiğini hatırlatarak, “Kimi zaman 'ölçülmeyen karbon monoksit oranı', kimi zaman 'bakımı yapılmayan cephe asansörü', bazen 'kapatılmayan inşaat boşluğu', bazen de 'çadırdaki elektrik kaçağı' olarak karşımıza çıkan, oysa asıl nedeni yıllardır uygulanan neoliberal politikalar olan iş cinayetlerinde her yıl yüzlerce emekçi yaşamını kaybediyor, yüzlercesi de sakat kalıyor. Her yıl yüzlerce emekçinin alın terine gözyaşı ve kan karışıyor. Yalvaç'ta tarım işçisi kadınlar; Soma'da, Ermenek'te maden emekçileri; Davutpaşa ve Ostim'de imalathane işçileri, Mecidiyeköy'de, Esenyurt'ta inşaat işçileri iş cinayetlerinde, işçi katliamlarında canlarını veriyor” dedi. 

GEREKLİ ÖNLEMLER ALINMALI

İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin bütün çalışanları ilgilendiren, çalışma yaşamının en temel unsurlarından biri olduğuna dikkat çeken Akdemir, “Bugün ülkemizde uygulanmakta olan neoliberal ekonomi politikaları sonucunda iş güvencesinin azalması, esnek çalışma biçimleri, çalışma koşullarının ağırlaşması; özelleştirme, sendikasızlaştırma ve taşeronlaştırmanın yaygınlaşması; sosyal güvenlik ve güvenceden yoksun kayıt dışı işçilik ve çocuk işçi çalıştırma, yasal düzenlemelerdeki yanlışlıklar iş cinayetlerinin başlıca nedenidir. AKP iktidarı ile çalışma yaşamının tüm kuralları değiştirilmiş, dönüştürülmüştür. Çalışma yaşamı esnekleştirilmiş, yeni çalışma türleri devreye sokulmuş, geçici istihdam, taşeronluk, kısmi süreli çalışma, telafi çalışması, çağrı üzerine çalışma, serbest zaman uygulaması, denkleştirme süresi vb. uygulamalara geçilmiş, iş güvencesi kaldırılmış, işlerin taşeronlara verilmesi kolaylaştırılmış; işçilerin tamamen patronların belirlediği koşullarda çalışmasının önü açılmıştır. Bugün işçiyi her türlü korumadan uzak bırakan, mühendis ve hekimi iş kazaları tazminatlarından sorumlu tutan, işvereni ve iş yaşamını denetlemekten sorumlu olan devleti ise her türlü sorumluluktan arındıran bir politika ile karşı karşıyayız. Yapılan araştırmalara göre iş kazalarının yüzde 98'i, meslek hastalıklarının yüzde100'ü önlenebilir iken; gerekli önlemler alınmadığı için maalesef her yıl iş kazaları ve meslek hastalarından dolayı birçok insan hayatını kaybetmektedir. İş cinayetlerinde ölümleri, yaralanmaları ve meslek hastalıklarını 'işçinin kaderi', 'işin fıtratı' şeklinde ifade etmek ise bilinçli olarak gerçeğin üstünü örten, art niyetli bir yaklaşımdır. Cinayetlerin sorumluları işyerinde gerekli tedbirleri almayan işverenler, yasal düzenlemeleri ve ikincil mevzuatları olması gerektiği gibi hazırlamayanlar ve gerekli denetimleri yapmayan ilgili bakanlıktır” diye konuştu.

ÖNCE İNSAN, ÖNCE SAĞLIK, ÖNCE İŞ GÜVENLİĞİ

Emek-meslek örgütlerinin önerileri dikkate alınmadan hazırlanan 'yama' tedbirlerle iş cinayetlerinin engellenmesinin mümkün olmadığını kaydeden Akdemir, “İşçi sağlığı ve iş güvenliği için 'önce insan, önce sağlık, önce iş güvenliği' anlayışı taşımayan hiçbir düzenleme sorunlara çözüm getirmeyecek, iş cinayetlerini durduramayacaktır. Çalışma hayatının yeniden düzenlenmesi, çalışma şartlarının iyileştirilmesi, işçi ölümlerinin durdurulması için mücadele etmeyi temel görevi sayan TMMOB, piyasalaştırılmış değil insan odaklı bir işçi sağlığı ve iş güvenliği düzenlenmesi için önerilerini defalarca gerek iktidarla gerekse kamuoyu ile paylaşmıştır. Ne yazık ki; görüşlerimizin hiçbiri dikkate alınmamıştır” dedi.

ÇÖZÜM İÇİN ÖNERİLER

Bu olumsuz tabloyu değiştirmek için Akdemir, şu önerileri sıraladı: 

- Özelleştirmeler iptal edilmeli, madencilik sektörü başta olmak üzere taşeronluk ve rödevans ile her türlü güvencesiz çalışma uygulamaları kaldırılmalıdır.

- İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin ayrımsız tüm çalışanlar için bir hizmet değil, bir hak olduğu ve çalışanların bu hakkına karşı tek muhatabın devlet olduğu kabul edilmelidir.

- Sendikalaşmanın önünde ILO standartlarıyla çelişen engeller kaldırılmalı ve örgütlenme teşvik edilmelidir.

- Toplu iş sözleşmesi hakkının önündeki başta çifte baraj uygulaması olmak üzere tüm engeller kaldırılmalıdır.

- İşçi sağlığı ile iş güvenliğinin birbirini tamamladığı gerçeğinden hareketle, tüm çalışanlar insana yakışır norm ve standartta bir sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmalıdır. Sigortasız ve sendikasız çalıştırma önlenmeli, kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmalıdır.

- Bağımsız denetim mekanizmaları oluşturulmalı, işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının iş güvenceleri mutlaka sağlanmalı, ücretleri oluşturulacak bir fondan karşılanmalıdır. Bu meslek gruplarının eğitiminde TTB ve TMMOB yetkili kılınmalıdır. İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının ilgili meslek odalarına üye olmadan çalışmalarına izin verilmemelidir.

- Denetim raporları; şeffaf olmalı ve ilgili sendikalara, meslek odalarına iletilmelidir.

- Yıllardır ihmal edilen meslek hastalıklarının önlenmesi, gerekli taramaların yapılması, hastalıkların tespiti için yasal düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmelidir.

- Koruyucu sağlık hizmetleri yerine tedavi edici sağlık hizmetlerine öncelik verilen uygulamalardan vazgeçilmeli, koruyucu sağlık hizmetleri geliştirilmelidir.

- Sendikaların, meslek odalarının, üniversitelerin karar süreçlerinde ve yönetiminde etkin katılımının olduğu idari ve mali yönden bağımsız, demokratik bir işleyişe sahip Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurumu oluşturulmalıdır.

'16 MAYIS’TA SOMA’DA BULUŞACAĞIZ'

Bu yaşamsal taleplerimizin gerçekleşmesi için, emekçi sınıfın sendikaları ve meslek örgütleri olarak ortak irade ve eylemlilik içinde olduklarını duyuran Akdemir, “Ülkemizin tüm emekçilerini, yoksullarını, işsizlerini, kadınlarını, erkeklerini, gençlerini, yaşlılarını, örgütlü örgütsüz tüm insanlarımızı ortak mücadele için 'İş Cinayetlerini, İşçi Katliamlarını Durduralım Platformu'na davet ediyoruz. İş cinayetlerine ve işçi katliamlarına dur demek için bugün ülkemizin 40 noktasında yapacağımız yürüyüşlerle, kitlesel basın açıklamaları ile sesimizi yükseltiyoruz. Önümüzdeki günlerde imza kampanyalarıyla, kitlesel açıklamalarla, meşaleli yürüyüşlerle kampanyamızı büyüteceğiz. 16 Mayıs 2015’de tarihimizin en büyük işçi katliamının yaşandığı yerde Soma’da buluşacağız. Bu gün 40 noktadan başlattığımız yürüyüşümüze tüm halkımızı davet ediyoruz. İş cinayetleri ne kader ne de fıtrat! İş cinayetleri engellenebilir, yeter ki bilimin ve tekniğin gereği yapılsın! Yeter ki taşeron düzeni, güvencesiz çalıştırma son bulsun, sendikal haklar tanınsın! Yeter ki; her çalışmanın öznesi insan ve yaşam olsun!” diye konuştu.