500 hafta değil bin yıl geçse de iki elimiz yakanızda

500 hafta değil bin yıl geçse de iki elimiz yakanızda

Cumartesi Anneleri’nin, "Kayıplar bulunsun, failler cezalandırılsın" sloganı ile 20 yıldır önce Galatasaray Meydanı’nda 10 kişi olarak başlattıkları adalet nöbeti bugün 500. haftayı binlerle karşıladı. Siyasetçisinden, sanatçısına, binlerce insanın yalnız bırakmadığı Cumartesi Anneleri devlete “500 değil bin yıl geçse de iki elimiz yakanızda” diye haykırdı.

Hepsinin bir hayali, bir geleceği bir yaşam umudu vardı. Hepsi güzel yarınlar için mücadele vermişlerdi. Kimisi henüz çocuk, kimisi genç, kimisi yaşlıydı. Kimisinin adı Hasan, kimisinin adı Fehmi, kimisinin adı Cemil’di. Ama hepsinin failli aynıydı. Ansızın sokakta, evden gece sessizliğini yırtan telsizlerin anonsları eşliğinde götürüldüler ölüm kuyularına. Ansızın kopartıldılar özgürlük tutkularından. Geride tek bir fotoğraf, kırmızı karanfil ile gözü yaşlı bir anne, bir baba, bir çocuk, bir kardeş bırakarak…

Yağmur, çamur, soğuk, sıcak demeden Cumartesi Annelerin 20 yıldır sürdürdüğü adalet çığlığına binler ortak oldu. Saat 12.00’de annelerin yakınlarının fotoğrafları ve kırmızı karanfillerle oturduğu Galatasaray Meydanı’na akın eden binlerce insan, devletten gözaltında kaybedilenlerin hesabını sordu. Levent Tüzel, Leyla Zana, Ercan Karakaş, Arzu Çerkezoğlu, Akın Birdal, Eşber Yağmurdereli, Nur Sürer, Ferhat Tunç, Yusuf Çetin, Şevval Sam, Pınar Aydınlar, Suavi’nin aralarında bulunduğu siyasetçi, sanatçı, sendikacı, hukukçu ve demokratik kitle örgütlerinin katıldığı adalet nöbetinde, siyah bir örtü üzerine gözaltına kaybedilenlerin fotoğrafının ve serpilmiş karanfillerin yer aldığı “500 haftadır seni soruyoruz” pankartı açıldı. Arjantin’deki Plaza Mayo annelerinin mesajının okunduğu meydanda teker teker söz alan Cumartesi Anneleri, devlete “500 hafta değil bin yıl da geçse iki ellimiz yakanızda” mesajını verdi.

İKİ ELİMİZ YAKANIZDA!

İşte Annelerin mesajları:

19 Ekim 1995’te Avcılar’daki evinin önünden silahlı, telsizli sivil polislerce 1995 yılında gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun: “500 haftadır gözaltında kaybedilen kayınlarımızı arıyoruz. 500 hafta nasıl geçti anlamadım. 20 yıl önce çocuk olanlar bugün büyüdü, bizimle adalet nöbeti tutan kimi anne ve baba hayatını kaybetti ama devlet hiçbir adım atmadı. Taleplerimize karşı gözleri hep kör, kulakları hep sağır kaldı. Ama ister kör, ister sağır, ister dilsiz kalsınlar şunu hiç unutmasınlar ki 500 hafta değil bin yıl geçse de iki elimiz yakalarında.”

12 Eylül 1994 yılında Ankara'daki evinden Terörle Mücadele Şubesi ekiplerince gözaltına alınan Kenan Bilgin'in kardeşi olan İrfan Bilgin İrfan Bilgin: “Biz bu meydanda tam 20 yıl önce Mayıs ayında ilk bir araya gelmiştik. O zaman talebimiz kayıpların son bulup, gözaltında kaybedilenlerin akıbetinin açıklanmasıydı. Yıl 2014 yine aynı taleple buradayız. Bize kayıplarımızı geri vermeyeceklerini biliyoruz ama en azından onların kemiklerine kavuşabilmek istiyoruz. Ben abimi kaybeden memurlara bile kızmıyorum çünkü faillin devlet olduğunu biliyorum. O memurlardan tek istediğim biraz vicdanları varsa, eşlerinin, çocuklarının gözlerine bakabiliyorlarsa eğer, sadece bize ulaşıp gizlenenleri açıklasınlar. Bunu yaptıkları takdir de onları affetmeye hazırım.”

21 Mart 1995 yılında gözaltına alınıp işkenceyle katledilen Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak: “Oğlumu gözaltına alıp kaybettiler. Karakol, savcı çarpmadığım kapı kalmadı ama hep yalan söyleyip inkar ettiler. 15 Mayıs 1995 yılında onu Beykoz’da kimsesizler mezarında buldum. Onu vurmuşlar.”

12 Eylül faşist darbesinin ilan edildikten bir gün sonra gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın abisi Mikail Kırbayır: "500 haftadır burada oturuyoruz. Kimisi çocuğunu, kimisi abisini, kimisi babası, kimisi torununu akıbetinin açıklanmasını istiyoruz. Bu kaybedilenlerin hepsi bu coğrafyayı özgürlük, demokrasinin gelmesi için mücadele ettiler. O nedenle hedef seçildiler. Kardeşim gibi 12 Eylül faşizminde ansızın sokaktan, evlerinden alınıp kaybedildiler. Ve biz 500 haftadır onların belli olan faillerinin cezalandırması için mücadele ediyoruz. Çünkü bu ülkeyi yönetenler sağır, dilsiz. Çünkü bu ülkeyi yönetenlerin zihniyeti hala 12 Eylül zihniyeti. Ben kardeşimi 30 yıl aradım. Bana hep yalan söylediler. 3 yıl önce kardeşimin gözaltında kaybedildiği açığa çıkmasına rağmen halen ortada bir iddianame yok. Belli olan failler hala korunup aklanıyor. Ama bunu hiç kimse unutmasın ki Cemiller kendi düşünceleri hayata geçirmek için ölümü kucakladılar.”

Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız ise: “Benim yaptığımız hiçbir ana yapmadı. Yıllardır bu vicdanla yaşıyorum. Oğlumla suçumuzu kabul ettik, karakola gittik. Adalet var sandık. Ama olmadığını gördük. Soruyorum şimdi, adalete güvenmenin sonu bu mu olmalıydı? Ben bunun hesabını hangi devletten soracağım?”

Gözaltında kaybedilen Nurettin Yedigöl'ün kardeşi Muzaffer Yedigöl: “Ben abimin kemiklerini istiyorum. Onun için buradayız. Annem için ölmeden kemiklerine kavuşsun ki mezarında rahat uyusun diye. Çünkü babam kemiklerini bulamadan gitti, mezarında rahat değil.”

Gözaltında kaybedilen Kasım Alpsoy'un meydanda büyüyen kızı Gülbahar Alpsoy: “500 haftadır yakınlarımızı ararken, Kobanê’deki anneler de çocukları, işgal eden toprakları için ağlıyor. Ama bizim sesimizi duymayan devlet onların da sesini duymuyor. Adalet olmayan bir ülkede adaleti ancak Kobanê’de acı çeken, bu meydanda haykıran biz kadınlar getireceğiz.”

Galatasaray'da büyüyen çocuklardan Hasan Gülünay’ın kızı Deniz Gülünay: “Burası sadece ağladığımız, öfkelendiğimiz bir alan değil. Burası devletin kirli yüzünden hesap sorulduğu politik bir alan. Devlet hesap verene kadar da bu politik alanı terk etmeyeceğiz.”

Gözaltında kaybedilen maden işçisi Mehmet Ertak'ın oğlu Serhat Ertak ise fotoğrafını kaldıran ve kayıp yakınlarından da kaldırmasını isteyerek: “Burada tek resim var, adı da kayıp. Bu adaletin kanlı yüzüdür. Devlet, önce bu kanlı yüzünü temizlesin" dedi.

500. haftanın Açıklamayı Gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren okudu. Fehmi Tosun’un tanıtıldığı açıklamada, Eren gözaltında kaybedilen kayıplar ailelerine teslim edilinceye ve onları kaybedenler hesap verinceye kadar, onları arayacaklarını, faillerin peşini bırakmayacaklarını vurguladı.